30 Mayıs 2007 Çarşamba

Deniz, Kum ve Güneş

Ah, tatile çok az kaldı. İçim kıpır kıpır kıpırdıyor bile. Şimdiden rotamızı belirleyip gerekli hazırlıkları yapmaya başladık bile.
Önce arabayla mı, motorla mı gidilecek ona karar verildi. Bu sene arabayla gitmeye karar verdik çünkü kardeşim de bizimle gelecek.
Rotamız da belli: Datça-Palamutbükü-Çıralı ve Kaş
Palamutbükü’ne uğramazsak içimiz rahat etmiyor :)
Ama seneye bu rotayı değiştirmek lazım. Yıllardır Likya Yolu’nu takip ediyoruz. Sanıyorum ki seneye farklı denizlere yelken akmak lazım...
Ama Palamutbükü’nde kimsenin sizi rahatsız etmesine müsaade etmeden yan gelip yatmak ve ölüdeniz’de yamaç paraşütü yapmak, Help’te kafaları çekmek ve Kaş’ın eşsiz denizine girmek (orada da Mavi'de içmek) nedense bize o kadar cazip geliyor ki başka plan yapamaz oluyoruz.
Geçtiğimiz senelerde (2005) çektiğim bir kaç kare fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyorum
Önce Palamutbükü'nden başlayalım:

Burası gerçekten çok sakin bi yer. 2005 yılı Ekim ayında koca sahilde sadece 7 kişi idik. Şemsiye, şezlong bedava.
Yeme-içme sudan ucuz. İşletme anlayışı profesyonel olmamakla beraber kaldığınız her yerde yine de çok rahat ediyorsunuz, çünkü kimse sizi sıkmıyor.
Kendi yemeğini kendin pişir, dışardan pide söyle, yandaki bakkaldan dondurma al vs kimse karışmıyor.
Bir de deniz muhteşem. Diz boyu suda adamın biri ahtapot yakaladı, gözlerime inanamadım.
Neyse, devam edelim...Geldik Ölüdeniz'e... Yamaç paraşütü yaptığımı söylemiştim değil mi? :)


Yamaç paraşütü yapmak, yaparken fotoğraf çekmek sanıyorum ki hiçbir zaman vazgecebileceğim bir aktivite olmayacak. Inanılmaz keyif alıyorum, her defasında!
Bu işi profesyonel olarak yapan bir kaç yabancı kişi ile de konuştum ve hepsi de Ölüdeniz'in manzarası konusunda hem fikirler: Muh-Te-Şem!!!















Denizin ne kadar güzel ve temiz olduğunu, mavinin her tonunu görmenin mümkün olduğunu söylememe gerek yok herhalde değil mi?
Ellerimizle balık besleyecek kadar (eti çubuk kraker ile) temiz bir suda olmanın tadını her gün çıkarıdık.













29 Mayıs 2007 Salı

Değirmenlere Karşı

Nerden çıktı bu diyenler için çok sevdiğim Bülent Ortaçgil'in bu parçasından bir kaç alıntı yapmak istiyorum.
Yıl 1984, Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok Çekirdek Sanatevi'nde "unplugged" bir albüm yaparlar.
Elime geçen "kaset"in kaydı son derece kalitesiz ama dinlemesi bir o kadar keyifli idi. Albümle 1993 yılında tanıştım. O zamandan bu yana da vazgeçilmez bir tutkum oldu.
Zaman zaman baş ucu şarkılarım, zaman zaman da yol şarkılarım oldular.
Çok sevdiğim bu ikiliyi artık beraber dinlemek mümkün değil, o yüzden de sahip olduğum şeyin değerini çok iyi biliyorum.
...Saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya...
...Dostlar dağılır dört bir yana, kendi yollarına...
Ve sen, ben;
değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı
akarız dereler gidi denizlere
belki de en güzeli böyle...